
Ailenin Kurulması ve Korunması ile İlgili Öğütler
İslamiyet, toplumun temeli olan ailenin kurulmasına ve aile hayatının sağlıklı, huzurlu bir şekilde devamına önem verir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bir ayette, “Sizden bekâr olanları … durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”(6) buyrularak insanlar aile yuvası kurmaya yönlendirilir. Hz. Muhammed (s.a.v) de “İçinizden gücü yetenler evlensin. Zira iffeti, namusu korumanın en güzel yolu evlenmektir.”(7) buyurarak aynı konuda insanlara tavsiyede bulunur. Kur’an’da ve hadislerde ailenin yıkılmasına, zarar görmesine neden olacak kötü davranışlardan kaçınılması istenir. Örneğin bir ayette Yüce Allah, “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”(8) buyurur. Hz. Peygamber de bir hadisinde, “Allah katında en sevimsiz helal, boşanmadır.”(9) buyurur. Başka bir hadisinde de “Evlenin, boşanmayın.”(10) diyerek insanları aile yuvalarını yıkmamaları konusunda uyarır.
Evliliğe büyük önem veren dinimizin, ailenin kurulması ve korunması ile ilgili hassasiyeti ve tavsiyeleri bizler için yol göstericidir. Hz. Peygamber, bu konuyla ilgili ‘bir hadisinde, .Sizden her biri; şükreden bir kalp, zikreden bir dil ve ahreti konusunda kendisine yardım eden bir eş edinsin.” buyurarak evlenmenin gereğini belirtmiş ve insanların, huzur ve mutluluk, kazandıracak iyi bir eş seçmeleri gerektiğine dikkat çekmiştir.
Hz. Peygamber’in de eşlerin birbirine iyi davranmaları ve aile birliğini devam ettirmeleri hakkında çeşitli emir ve tavsiyeleri vardır, örneğin o bir hadisinde, “Allah katında en sevimsiz helal boşanmadır, ’’buyurmuştur.
Aile İçi İletişim ile İlgili öğütler
Ailenin huzurlu ve mutlu bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için iletişim ve anlayışın tam olması gerekir. İletişim, sevgi ve saygıyı doğurur ve aile içi ilişkilerin düzenli yürümesinde önemli bir rol oynar. Böylece eşler birbirlerini daha iyi anlar ve birbirlerine bütün konularda yardımcı olurlar. Aile bireyleri, birbirlerini anlamaya, birbirleriyle dayanışma içinde yaşamaya önem vermelidirler. Birbirlerinin sevinçlerini paylaştıkları gibi keder ve üzüntülerine de ortak olmalıdırlar. Yardımlaşma ve dayanışmanın ailede huzur ve mutluluğu sağlayacağını bilmelidirler.
Aile İçi Görev ve Sorumlulukla İlgili Öğütler
Aile düzenini sağlıklı biçimde devam ettirmek, öncelikle anne ve babanın sorumluluğundadır. Bu yüzden eşlerin birbirlerine karşı olan söz ve davranışları, bir aile olduklarını unutmayacak biçimde olmalıdır. Eşler, özellikle buna dikkat etmezlerse aile için görev ve sorumluluklarını yerine getirmiş olmazlar. Ailede görev ve sorumluluğun yerine getirilmesi, aile mutluluğunun güvencesidir. Bu husus Peygamberimizin Veda Hutbesi’nde, “…Hanımlarınızın sizin üzerinizde hakkı bulunduğu gibi sizin de onlar üzerinde hakkınız vardır…” şeklinde belirtilmiştir. Hz. Peygamber, bir kişinin görev ve sorumluluğunu aileyi de içine alacak biçimde genel ifadelerle açıklamıştır. Buna göre Peygamberimiz, anne ve babanın diğer aile fertlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmelerinin önemini vurgulamıştır. Aile içinde eşlerin birbirlerine karşı sorumluluktan olduğu gibi çocukların da görev ve sorumluluktan vardır. Anne ve babaların mutluluk kaynağı olan çocuklar, Allah’ın onlara birer emanetidirler. Anne ve baba, bu bilinçle çocuklarına sevgi ve şefkat göstermeli, onların gelecekte iyi bir insan olmaları için sorumluluk duygusu içinde hareket etmelidirler.
Hısım, Akraba ve Komşularla İlgili Öğütler
Anne, baba ve kardeşlerimizden sonra bize en yakın olan kişiler akrabalarımızdır. Onlar bizim yakın çevremizdir. Amcamız, dayımız, halamız, teyzemiz ve bunların çocuklarıdır, iyi günde de kötü günde de hep yanımızdadırlar. Allah, Kur’an’da akrabalara karşı olan tutum ve davranışlarla ilgili şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin, işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
İslam dininde akrabalarla olduğu gibi komşularla ilişkilere de büyük bir önem verilir. Sevgili Peygamberimiz komşularıyla her zaman iyi geçinmiştir. Zaman zaman onları ziyaret etmiş, gerektiğinde komşularına maddi ve manevi yardımda bulunmuştur. Bizlere de komşularımızla iyi; ilişkiler kurmayı, onlara her zaman yardımcı ve destek olmayı öğütlemiştir. Peygamberimiz bu konuyla, ilgili bir hadisinde, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir, ’’buyurmuştur

ANNE, baba ve çocuklardan oluşan, daha şümullü tarifiyle, "aralarında kan bağı bulunan fertlerden teşekkül eden" aile, insanlığın yaratılışı ile birlikte hep var olmuş ve önemini tarih boyunca korumuş olan temel toplum müessesesidir.
Yüzyıllar içinde çeşitli topluluklar, aileye alternatif yaşama yolları aramışlar ve onu yok etmeye çalışmışlardır. Ama ne bu gayretler, ne de kurdukları değişik sosyal sistemler ve hayat tarzları, aileyi ortadan kaldırabilmiştir. Bunu başarmaları mümkün değildir. Çünkü aile hayatı fıtridir (yaratılış gayesi). Fıtratı değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez.
* * *
Toplumun temelini ve çekirdeğini oluşturan aile, milletlerin ve devletlerin bekasını sağlayan; dil, din, gelenek, görenek ve kültürel değerlerini muhafaza ve devam ettiren bir sosyal kurumdur. Bu yönüyle ailenin milletlerin hayatındaki önemi çok büyüktür. Canlı varlıklarda hücrenin rolü ve fonksiyonu ne ise toplumlarda da ailenin yeri ve değeri odur.
Nasıl, vücudun sağlam ve güçlü olması için hücrelerin sağlıklı olması gerekirse, huzurlu, ahenkli ve mutlu bir toplumun oluşması için de ailelerin sağlam olması gerekir. Bu nedenle, temel bir sosyal ünite olan aileye bir nesne gibi değil, canlı bir organizma gibi yaklaşılmalı, en az bir çiçek bahçesine gösterdiğimiz ihtimam kadar ilgi göstermeliyiz.
Bu mesele, toplumlar için hayati önem arz eden konulardandır. Binaenaleyh, varlığını devam ettirmek ve geleceğinden emin olmak isteyen milletler, aileye gereken önemi vermek zorundadırlar. Devletlerin ve milletlerin yükselmesi ve alçalması, ailelerin kültürel seviyesiyle doğru orantılıdır. Bu sahada da en çok yatırım yapan milletler, daha çok ilerlemiş, yükselmiş, güçlü ve huzurlu olmuşlardır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Zaten bunun aksini iddia etmek de mümkün değildir. Çünkü istikbalin ümit çiçekleri olan çocuklar, aile bahçesinde yetişmekte, orada gerekli ruhi ve ahlaki gelişmeye kavuşmaktadırlar.
Kuran-ı Kerim beyanıyla, "Hiçbir şey bilmez olarak dünyaya gelen" (Nahl, 78) çocukların eğitimi ve kültürel gelişimi üzerinde ebeveynin, dolayısıyla ailenin etkisi, son derece büyüktür. Ailedeki değerler sistemi, çocukların istikametini tayin eder. İnsan aile içerisinde nasıl eğitilir ve yönlendirilirse, hayatı boyunca bunun etkisi altında kalır ve kişiliği ona göre oluşur. Çünkü çocuk; iyi, kötü, güzel, çirkin gibi ahlaki normları ve değer yargılarını önce aileden alır.
* * *
Demek ki, çocuğa ruhen ve manen şekil veren anne ve babası olmaktadır. Bu nedenle kişi, maddi ve manevi ihtiyaçlarının en tabii bir şekilde karşılandığı müessese olan ailenin, iyi bir şekilde düzenlenmesi, aile fertlerinin her yönüyle kültürlü yetişmesi, aralarındaki ilişkileri düzenli ve sağlıklı bir şekilde kurmaları, özellikle anne-babanın hal ve hareketleriyle çocuklarına çok iyi örnek olmaları gerekir. Bu, iyi bir nesil yetiştirmek için ve toplumun geleceği bakımından son derece önemlidir. Çünkü güzel muhitlerden güzel şeyler meydana gelir. Bataklıkta gül bitmesi mümkün değildir. Öyleyse haneler gül bahçesi haline getirilmelidir ki, orada güller bitsin.
Vatanımızı parçalamak, ülkemizin ve milletimizin huzurunu bozmak ve bu yolla menfur emellerine ulaşmak isteyen düşman ve şer güçler, öncelikle ellerini sağlam aile yapımıza ve genç nesillerimize atmak istemektedirler. Başta büyük kentlerimiz olmak üzere ülke genelinde boşanma oranlarının ve evlilik dışı doğan çocukların her yıl artış göstermesi, çağımızın vebası sayılan AIDS illetinin ülkemizde ortaya çıkması ve diğer zührevi hastalıkların yaygınlaşması, yıkıcı mihrakların hedeflerine ulaşmalarında hayli mesafe aldıklarını gösteren acı ama inkárı mümkün olmayan gerçeklerdir.
* * *
Bu rezaletlerle ailenin temelini dinamitleyen içki ve kumarın, zina, homoseksüellik, nikáhsız beraberlikler ve diğer sapıklıkların cinsel özgürlük adı altında sinemalar ve bazı medya kuruluşlarınca normalmiş gibi gösterilmeye çalışılması, bir bakıma gençliğin bunlara adeta özendirilip teşvik edilmesi, maalesef geleneksel Türk aile yapısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu menfi propaganda ve yıkıcı gelişmelere karşı neslimizi ve gençliğimizi korumak ve milli kültürümüzün yabancı kültürlerin hegemonyasına girmesini engellemek için millet ve devlet olarak hepimize çok büyük görevler düşmektedir. Bu nedenle aileyi en öncelikli milli meselelerimiz arasına alarak bu kutsal müesseseyi korumak için her türlü maddi ve manevi tedbiri, vakit geçirmeden uygulamaya koymalıyız.
Toplumsal uzlaşma, toplumun temel taşı olan aileden başlar. Aile bireyleri arasında sevgi-saygı, hoşgörü, anlayış ve diyalog hákim olursa, toplum da güçlü, mutlu ve huzurlu olur.